22 Ekim 2009 Perşembe

Anlamıyorum

Abi ben var ya... Anlamıyorum.

Arkadaş kim çıkardı bu yazın türünü? Perihan Mağden mi? Kendiliğinden mi gelişti? Hep vardı da ben mi yeni fark ettim.

Hoş aslında yeni fark etmedim, sadece yeni şekillendiriyorum kafamda. Son zamanlarda bloglarında, oralarında-buralarında, vücutlarının muhtelif yerlerinde, kurgusal şeyler yazan, bunları konuşturan kişilere rastlıyorum. Anlamıyorum. Ne yapmaya çalışmış? Neden yapmaya çalışmış? Niye yapmaya çalışmış... Altlarına yorumlar geliyor, "asdada Murtaza'dan sevgiler, o da beni sevdi, ben bugün sıçtım, hadi gittim" Yorum daha da anlaşılmaz.

Ben anlamadığım şeyden nefret ederim arkadaş... Örneğin araba kullanmak. Küçükken hiçbir hevesim yoktu, otomobil kullanmak garip gelirdi... İş yerinde amcalarımız vs. bizlere araba sürdürürlerdi. Tipik bir numaralı Türk insan kişisi davranışı, otururduk aptal aptal direksiyon sallardık, sanki marifet. Ben hiç sevmezdim ancak benden sadece 1 yaş büyük bir ağabeyim, 6 ay da küçük bir kuzen olunca ve onlara karşı ezik kalmamak için... -Hoş bunu eziklik kabul etmem belki ama çocuk yaşta, "Ben araba sürdüm, Fatih sürmedi ehehe" sinir bozucu bir şey- Anlamıyordum, araba neden gaza basınca gider hatta çocuk aklı çok baside indirgiyordum "ben bisikletle de aynı işi görürüm, arabaya ne gerek var" diyordum... Özellikle şu Ramazan'da pide satanların, işportacıların sürdüğü, önüne mal yükleyebildiğiniz büyük bisikletler çocukluk hayalimdi... Hayatımda arabaya hiç yer yok diyordum, ne zaman ki yaş ilerledi, motor nedir ne değildir, formula 1 yarışları vs. arabanın çalışma mantığını anladım o zaman arabayı sevmeye başladım. (Oğlum olursa kesinlikle Formula 1 yarışları müptelası yapacağım, o pit stoptaki heyecan, resmen arabayı söküp yeniden takmak vs. bence yaratıcılığı geliştiren hususlardan, kızım olursa da kesinlikle Formula 1 izletmeyeceğim, yüzde 80'i arabadan anlamıor ve itici oluyorlar...) Kıssadan hisse... Anlamadığım şeyi sevmiyorum.

Madem anlamıyorum, anlamaya çalışayım bunları dedim, birkaçına mesaj attım-ayar koydum ne diyorsunuz neden bahsediyorsunuz, anlamıyorum-ne konuştuğunuzu anlamıyorum dedim... ...ve... acı ama gerçek şunu anladım. Kendileri de ne konuştuklarının farkında değil... Sanırım sanata ve sanatçıya hevesliler, birkaç sanat filmi izlemişler, bienallere, fotoğraf-resim sergilerine gitmişler. Bir bok anlamamışlar, "anlamıyorum ama çok sanatsal" mantığına bürünmüşler... Karşındakine ne kadar anlaşılmaz bir şey sunarsan, o kadar iyi yazıyorsun demektir demişler... miş de mişler...

Her ortamda tartışmasını yaparım, sanat toplum için vardır. Topluma hitap etmeyen bir şeyler yaparsan, işine yaramazsa toplumun o nesne... Döner kül tablası-lazımlık vs. olarak kullanır. Her nasıl ki çok değerli bir mücevher, mücevhere değer vermeyen bir toplumda bir lokma ekmekten çok ama çok değersiz ise, senin o anlaşılmaz olduğu çok değerli sandığın şey, toplumun gözünde kağıt-kalem-elektrik-zaman israfı...

Bastırarak söylüyorum, ben toplumdan birisiyim, bana böyle şeylerle gelmeyin.

Watchmen'den harika bir söze bir evrim geçirteyim, "Solunum yetmezliği çeken bir adamın bedenini oksijenin sadece fotoğrafı ne kadar destekliyorsa, sizin de anlamadığını her şeyi sanata yormanız-sanat yaptığınızı sanmanız, toplumun gözünde ancak bu kadar sanat."

Bir şeye bakarsın, bir bok anlamazsın... Sonra dikkatli bakarsın, haaa dersin. İşte bu sanat eseridir. İkinci bakışında sanatçının ne hissettiğini anlarsın çünkü. Ben sizlerin yaptıklarına bakıyorum, bir bok anlamıyorum... Dikkatli bakıyorum, meğer siz de bir bok anlamıyormuşsunuz. Yazık diyorum. Kendinize sevgili bulun...

Hiç yorum yok: