19 Eylül 2010 Pazar

Kabil Manifestosu

Ben gizlemiyorum olup biteni.
Ne yüreğimi, ne tenimi, ne inadımı, ne ayak dirediğimi...
Hayır, pişman değilim, bu ağırlığın altında ezilmem.
Benliğimden utanıpta yerin dibine geçmem.
İnancımıda, inanmadığımıda örtbas etmem.
Çünkü kendimle yüzleşiyorum ben...
Ama ya siz?
Benim kadar cesur, benim kadar zeki değilsiniz.
Kendi doğanızla yüzleşecek cesaretiniz bile yok.
Bu nedenle özgür değil kölesiniz, biricik değil sürüsünüz...
Dürüst değil, ikiyüzlüsünüz...
Tevazunuz kibir, köleliğiniz efendilik, alçakgönüllülüğünüz de eğer korkaklık değilse başka nedir?
Karşıma dikeceğiniz her değer şimdi o kadar zayıf, o kadar cılız bir ses olarak kalmaya mahkum, ki bu halimle bile sizden daha erdemli çok daha şerefliyim.
Kınayıcılar çoğu kez kınadıklarından daha kirlidir, adım kadar eminim.
Sözcüklerim, duaların kabul edilmediği kabuslar bahçesine iteleneli beri kendi sözcüklerimle kendi kendimi ihlal ettiğimin bilincindeyim.
Kendi sözcüklerimden en fazlada ben muztaribim.
Kendimden tiksindiğim doğrudur belki... Ama size duyduğum tiksintinin yanında hiç kalır bu...
Ortalama ahlakınızla yüzleştiğimden, içyüzünüzdeki ikiyüzlülüğe bulaştığımdan bu yana, ona yaslanarak içinizi rahatlattığınız vicdanlarınızdan da, inançlarınızdan da, sahtekarlıklarınızdan da bıktım, usandım, iğrendim.
Adaletinizden de, neşenizden de tiksindim.
İyi ve gerçek dediğiniz ne varsa hepsinden nefret ettim.
Yenilmişlerin öfkesiyle doluyum şimdi...
İrademi tümüyle kinime teslim ettim.
Artık bütün nedenler kayıp, nedensizim...
Her an her şeye dönüşebilirim.
Körsem kör, sağırsam sağır, isyansa isyan, kötülükse kötülük, öfkeyse öfke... Hepside benim işte...
Bütün alfabe tersine dönüyor benim dilimde...
Övgüm küfür, şarkım diken, şiirimin tümü saçma!
Sarsılmış ruhum dengelerini nerede bulur şimdi?
Bir tek kötülük aklar bundan böyle beni, sadece araya soktuğum şiddetli nefret ayakta tutabilir.
İçi boşalmış... Su ile toprak cesedime ancak o can verebilir.
Böyle bir boşluk sadece kötülükle dolabilir.
Hiçbir şeyimi hiçbir şeyin arkasına gizlemeden yüzüme yapıştırdığınız sahte suretimi indiriyorum ve doğrudan kendi kötülüğüme dönüşüyorum.
Sadece kötülüğü arıyorum şimdi ve başka hiçbir şeyde bulmak istemiyorum.
Hiçbir suçluluk duymadan kötülüğü kendisi için ve kendisi olarak seviyorum.
Kendi yasalarımdan başka yasa tanımayarak bütün yasalara, bütün egemen olanlara başkaldırıyorum.
Değil mi ki yasalarınız sıradanları bağlar, oysa sıradanlarla aynı sırada değilim.
Onların bağlı olduğu yasalarla ölçülemez benim değerim!
Kendi yasalarımı koymaya kendimde yasa tanıyorum.
Çünkü farklılığımı da üstünlüğümü de biliyorum.
Onaylamak değil kökünden değiştirmek, yapmak değil temelinden yıkmak.
Günahsa günah, nefretse nefret, lanetse lanet, ateşse gayya, azapsa azabennar.
Cehennem buysa işte tam göbeğindeyim.
Vurduğum yeri devirdiğim, devirdiğim şeyin yerinede başka bir şey koyduğum düşünülmesin.
Çünkü artık hiçbir değerim yok benim...
Kendimden başka temsilim, temsil ettiğimden başka kıymetim yok.
Haddim yok ki kararım olsun benim...
Uçurumun kenarında mı duruyorum? Hayır!
Ben uçurumun ta kendisiyim ve kendimi büyük bir coşkuyla kendime bırakıyorum.
Kapatın isterseniz gözlerinizi, görmezden gelin... Çünkü bütün ordularımla geliyorum.
Çığrımdan çıkarak işte geliyorum!
Zira benim tekinsizliğimi hiç kimse görmezden gelemez!
Bu göze alışa kimse artık kayıtsızlık edemez.
Çünkü bu büyük özgürlüğe, bu kendi oluşa, bu güçlü isyana, başkaldırışa kimse imrenmezlik edemez.
Ne kadar lanetlesenizde içinizde bana dair bir özenme kalacak.
Kınayan yanınızdan çok kıskanan yanlarınız canınızı yakacak.
Çünkü içinizde bir yan ben'im!
İhanetim gibi güzelliğim de gücüm de bu benim...
İşte ben bu yüzden kardeş katiliyim.
İşte ben bu yüzden "insan"ım.

Hiç yorum yok: