3 Temmuz 2008 Perşembe

Diablo III

Bazı şeyler vardır bu hayatta, verdikleri zevki hiçbir şeye değişemezsin.

Mesela sigara, mantık açısından ölçüp tartalım bir şunu, sigara ne yapar?

-Ciğerleri iflas ettirir
-Pis kokar, özellikle bir müddet sonra yünlü bir kıyafete sinen kokusu inanılmaz rahatsız edicidir.
-Dişleri sarartır, dişetlerini morartır.
-Tadı da kötüdür. İnsanın ağzında kötü bir tad bırakır, iştahını kapatır.
-Eğer tiryaki değilse içen, nefesi tıkar, öksürtür tıksırtır.
-Eğer yine tiryaki değilse içen, başını döndürür, midesini bulatır, çünkü nikotin bir zehirdir.

ama yine de içene inanılmaz bir zevk verir. Özellikle tıka basa dok olarak kalkılan bir ziyafetten sonra inanılmaz bir hazım zevki verir. Zaten tek iyi yanı budur, hazımsızlığı önler sigara...

Tabi içen aman hazımsızlığımı önlesin, şu an çok hazımsızlık çekiyorum bir sigara içeyim bari! diye içmiyor. Sadece sigara içmek için içiyor. İşte buna da tiryakilik deniyor ve bu bir zevk meselesi...

Bunu genele atalım, kimisi yazmaktan hoşlanır, yazmanın bünyeye herhangi bir faydası olmamasına rağmen, kimisi çizmekten, kimisi gezmekten, kimisi oyunlar oynamaktan.

Oyunlar oynamak benim konum. Mesela bir futbol, ne kadar spor olsa da bu yapılan ve ne kadar da efor sarfetsen yorulsan da sen onu vücudunu güçlendirmek için yapmıyorsun, zevk alıyorsun. Sadece oynamaktan da değil, izlemekten de zevk alıyorsun. Bu oyun bunun için bana göre. Amatör olarak oynayacaksın, yok yani diğer türlüsünü de denedim, o gereksiz antremanlar, beynin alması gereken glikozu bile kaslara harcamalar falan, ne gereği var...

Tabi bir başka segmenti bu oyun oynamanın bilgisayar oyunları. Kimisi bunu da profesyonellik haline getiriyor, beyni Counter-Strike'a bağlayanlar var. Bundaki ana amaç iddiacılık, kim daha iyi CS oynuyor merakı ama bir müddet sonra sadistliğe vuranlar var, Fransa'da Cs oynarken kalp krizinden ölen adam gibi...

Ben oyunu oynamak için oynarım, o nedenden oynadığım oyunlarda uzun soluklu oyunları severim. Tek başıma uzun zamanlar harcamak için oyun başında.. Hal böyle olunca benim için en uygunu RPG (role-playing games)(the person you have called...) ve strateji oyunları oluyor.

Gözümü açtığımdan beridir bu tarz oyunlar oynuyorum. Rage of Mages, Diablo, Enemy Infestation... Bana tadmadığım zevkler vaad ediyor bu tarzlar. Bu tarzda bambaşka bir rolu oynayıp başka bir karakter oluyorsun ve onun macerasında ona eşlik ediyorsun. Onunla yatıp onunla kalkıyorsun, yemeyip yediriyorsun içmeyip içiyorsun... Çok zevkli bir şey bu... Başka karakterlere bürünüp fantezi dünyasında yaşamak.

Bu oyunların en ünlüsü olduğu için değil ama Diablo'nun yeri gerçekten farklıdır. İlk Diablo 97'de çıkmış. Biz 98 yılının erken dönemlerinde "97'nin en popüler 10 oyunu" (Most Popular Games in 1997) adlı bir cd grubunu aldığımızda tanışmıştık. Tabi bu Cd grubunun sponsoru, ücretlerini karşılayan amcam olduğu için o izin verdiği zamanlarda oynuyordum, o cd grubunda benim önceliklerim yaşımdan ve işden anlamamandan dolayı NBA 97, NHL 97, FIFA 97'deydi. Amcamın önceliği ise Tomb Raider'daydı, action falandan dolayı. (Ha Tomb Raider'da ayrı efsaneydi ya hey gidi, yazının ilerisinde ona da vurgu yapıcam...) Daha sonraları, diğer oyunları da deneyelim diyerekten tek tek install'lamaya başladık cdleri. Diablo sesleri vs. ile gerçekten etkileyici bir oyundu ve biz oynamaya başladık o sebeple. Şöyle ki o kırmızı şişeleri sağ tıklayarak içeceğimizden haberimiz dahi yoktu, kan havuzları arıyordur tek tek... Amatördük ama inatla oynuyorduk, Catacombs'un 3. Level'ından ileri gidemiyorduk... 2'de butcher elimize veriyordu.

Sonra amcam uzun çabalar gösterip Butcher'ı geçemeyince oyunun tüm haklarını bana devretti, o yaşlardaki çocukların en önemli özelliği olan merak olgusu yani benim merakım bizim mihenk taşımız oldu. Merak ede ede tek tek portalları, health'i vs. keşfettim tabi amcama şov yapar gibi gösterdim, oyundan oldum... Amcam oyunu alıp gitti, sonra bitirdikten sonra bana geri verdi. Bitirdiği günü de hatırlarım eve gelmeyip ofisindeki bilgisayarda oyunu oynamıştı yengemi de telefonla arayıp haber verdirmişti, Diablo'yu bitiriyorum diye...

Bu devrin gençleri internette o dönemde bu tip zevkleri yaşayan insanların ağzından öğrenip, azıcık da zevk alıp oyundan "vay be baba diablo ne efsane, biz şöyle oynarız böyle oynarız, Paladin'i alarım zeal'e kasarım, bir de holy freeze yaparım, multiplayer yapalım keserim döşerim yapıyorlar." Sinirlerim hopluyor... Bu tip zevkler onlara ait değil. Çünkü işin orjinalinde yani Diablo'nun ilk çıktığı evrelerde kolay kolay kimse internete bağlanamıyordu türkiye'de kimse, gamespot'u açıp ordaki oyun incelemelerine göre oyun almıyordu. Şansına alıyordun bir cd onu da bitirene kadar kasıyordun. İngilizce yeteneklerin sınırlı olduğu için o oyunu bitirmek de baya bir zaman alıyordu... Ancak işte bu Türkiye'nin evlatları için bambaşka bir şeydi Diablo, o derece ingilizce bilgisi istemiyordu zaten Blizzard bunu yapıyor, tıklama uzaklığında oyunlar yapıyor, önce basitliği ve zevkli yönü ile sizi sarıyor, sonra felsefesi ile içine hapsediyor sizi... Bu nedenden bütün Blizzard oyunları efsane oldu...

Blizzard bu denli büyük bir şirket olmasına rağmen, (geliri milyar dolara ulaşan çok nadir oyun şirketi var iken piyasada) çok az oyun çıkartıyor piyasaya. Çeşitli konsollarda 10 civarında oyun çıkartmıştır 99'a kadar Blizzard, 2000'den sonra piyasaya yeni oyun değil eski oyunlarının yeni versiyonları ile çıkmaya başlamışlardır. Tabi bu eski oyunlardan kastımız, o 10 kadar oyunun içinde ve her biri tarzlarının en iyisi olmaya aday, Starcraft-Warcraft ve Diablo...

Bu oyunlar içinde gerçekten çok çaba sarfetmiştir Blizzard, örneğin Starcraft'daki ırklar arası denge şu ana kadar herhangi bir oyunda yerini bulamamıştır henüz... Warcraft çizgi romanımsı tarzı ve Heroları ile Strateji oyunlarının en zevkli oyunu olmayı başarmıştır. Diablo'ya söz yok zaten o herhangi bir tartışma olmaksızın RPG'nin en iyisidir. Blizzard buna rağmen hiç paragözlük yapmayıp yeni ve tamamen farklı bir motorla oyun çıkartırım, zaten Blizzard'ın yaptığı her şey sattı, Starcraft 2'yi cart diye çıkarırım ordan köşe olurum ne koysan yer zaten bu millet, koy götüne gitsin rafa zihniyetine bürünmemiştir. Herkes yalvarırken yeni Starcraft ve Diablo için, çok çok çok çalışarak Diablo II'yi çıkarmışlardır. Ancak gelişim gerçekten gözyaşartıcı şekilde olmuştur ve yine ilki gibi zamanının ötesinde bir oyun oluşturmuşlardır. Gerek senaryosu, gerek oynanabilirliği ve gerek sesleri ile çağından kesinlikle önde olan bir oyundur. İmiltasyonu dahi çıkamayacak seviyede bir oyun üretmiştir Blizzard...

Kendi oyunları içinde geliştirilmesi en kolay olan Warcraft'da yeni sistem istemeyecek şekilde yaptıkları kaliteli rütuşlarla oyunu sürekli geliştirmiş, ancak Starcraft ve Diablo'cuları uzun süre bekletmişlerdir bundan sonra... Bunların içinde açıkçası geliştirilmesi en zor olan Starcraft'tır ki o ırklar arası dengeyi bozmamak ana amaç olmalı ki zaten odur, bunun için sürekli adları geçen X'el Naga'ları oyuna sokmaya çalışmak gayet zor olur ki buna rağmen daha zor bir yol vardır. O dengeleri inanılmaz olan ırklara yeni birimler eklemek. En korkulan şey bu. Çok zor olur cidden dengeyi sağlamak bu tarzla. Ancak Blizzard madem 98'den beridir bekliyorsunuz, 2007'de biz duyurucaz size ve inanın zor olanı yapıcaz demişlerdir... Ben güveniyorum bu adamlar yapar...

Yine de insanlar buruktur, Diablo 2'den sonra bir de Diablo 3 istemektedirler de Diablo senaryosunun yeterince cılkı çıkmışken nasıl olacağı, üstelik şimdiki moda olan 3 boyutlu oyun motorlarının arasında Diablo motorunun nasıl yer alacağı merak konusu iken, Blizzard geçtiğimiz günlerde, "tamam lan yapıyoruz anasını satayım tamam mı? alın size bir gameplay videosu" diyerek bizleri sevince boğmuştur... Hareketli 3 boyut kamerası ve yine her Blizzard oyununun en iyi olduğu konu olan sesleri ile yeterince de başarılı olacağı görünüyor... 8 sene beklemiştik zaten bunun için...

Blizzard'ın böyle 8-10 yıllık araları ki zaten bu aralar daha da uzayacak gibi görünüyor, (Starcraft 2 veya Diablo 3'ün ne zaman piyasaya çıkacağı meçhul çünkü), biz Blizzard sevenleri üzse de aslında doğru olan. Çünkü açıkçası Blizzard'ın ünlü olduğu oyunlarının popülerleşmeye başladığı dönemde oyun camiası yeni yeni arcade oyunlardan kurtulup Pc'ye kastığı dönemlere denk gelme ve o dönemde çağından değil 1, 10-15 adım ileride olan oyunlar çıkmaktaydı. Bunlardan bir örnek de Tomb Raider... Karakteri Lara Croft'un karizması ve popülerliği ile de tam bir fenomen olmuştu bu oyun. Ancak o zaman Eidos ve Core'un yaptığı hatalar ders alınacak şekildeydi. Tomb Raider'ı ilk 96'da çıkarıp köşe olan Eidos, ulan koy götüne girsin rafa diyerek aynı motor üzerinden Tomb Raider II'yi çıkarmış, harbiden rafa girmiş bu oyun ancak olayın şoku insanların üzerinden atıldıktan sonra "EHÖÖ bu ne lan aynısı 1'in hem niye bu kadar çabuk bitiyor bu oyun, kazıklandık mı?" denmiş, Eidos sıçtık bari sıvayalım der gibi Tomb Raider III çıkarmıştır. Ancak yine hemen hemen aynı motorun üzerinden ilerlemesine rağmen Tomb Raider III başarılı olmuş, hakettiği popülerliğe tekrar kavuşmuştur. Bunda Lara Croft ablamızın ayakbastığı bölgeye göre kıyafetini değiştirmesi, karizmasına karizma katması da en önemli etkenlerdendir.

Ancak bundan sonr Eidos yine cozutmuş, 4-5 vs. diye ilerlemiş durmuş, o dönemlerde de çıkan Max Payne vs. Tomb Raider'ın TPS (Third-Person Shooter)(the person you have called...)'daki tahtını sallamış, kırmış dağıtmış atmış, Eidos'a ayarı verip yerine oturtmuştur. Gelişim böyle olmalı demiştir, oyunseverler de... Sonra Eidos bir kaç hamle yapmıştır da Tomb Raider:Underworld'e kadar pek bir şey değişmemiştir. Underworld'un da gameplay trailerları güzel görünüyor ee hadi hayırlısı...

Blizzard ise tam aksine, lan para zaten köpeğim çalışalım yaptığımız işten zevk alalım, zihniyetiyle işe bambaşka bir tad katmıştır...

Zaten geçtiğimiz günlerde açıklanan Diablo 3 ile etrafta oluşan sevinç çığlıkları bu işin bir numarası olduklarının kanıtıdır. Ha bu haber üzerine dev bir parti düzenlenmiştir ecnebi memleketlerde (Pariste), gidilememiştir...

Hiç yorum yok: