20 Nisan 2010 Salı

Taksi!!!

Hayatımda ilk defa "Taksiiii" diye bağırdım.

Ben ıslık çalamam. Önümden giden taksiye el kol salladım ama adam aynadan dikkatlice bakıp, yine de durdurmak istediğimi anlamadı. Özürlü gibi salladım sanırım elimi kolumu... Yapılacaklar kısıtlıydı. Ya ıslık çalmaya çalışacaktım yol ortasında ki beceremeyip tiz bir ses çıkarmaktan ve rezil olmaktan çekindim. Daha rezil bir şey yaptım. Amerikan filmlerindeki gibi "Taksiiii" diye bağırdım.

Tabii anında şimşekleri üzerimize çektik "Kim bu burjuva?" diye. Şimdi böyle durumlarda mesela gereğinden fazla kaliteli bir kıyafetle halkın arasına karıştığınızda vs. kısaca uçarı bir durumla karşı karşıyaysanız (yeni alınan elbiseyi giyememe telaşı da diyebiliyoruz) bu kriz ortamıyla başa çıkmanın bence en iyi yolu, halk seni nasıl görüyorsa öyle davranmaktır. Yani gündüz gözüne akşam gideceğiniz nikah için grand tuvalet giyinip, ani bir iş dolayısıyla o şekilde şehre inmek durumunda kaldığınızı düşünün. Kim bu opera dinleyen herif? gözüyle bakacaklardır ki siz o durumda inatla "ya hemşo, gardaş, yemişim kıyafetini, üstüme de iğreti durdu, hiç sevmem ki düğünleri de" gibisinden yüksek sesle "aslında Anadolu çocuğuyum" demek istersiniz. Bence bundan rezili yoktur. Öyle durumlarda göründüğün gibi olacaksın.

Ben taksi diye bağırdım durdurdum, "Foruma gidelim bayım" diyerekten, bayım kelimesini kullanaraktan kendime sınıf atlattım.

Taksiler benim için hep stres kaynağı. Sürekli olarak beni kazıklamaya çalıştıkları düşünüyorum. Yanlış bir yoldan sokacaklarını vs. Bir de istediğim adresi taksici ya bilmiyorsa? Dalıp gideyim mi hayallerime, yoksa gözümü yoldan ayırmayıp direktifleri mi vereyim, bilemem bir türlü. Stres stres... Konuşan taksiciyi de pek sevmem. "Feleğin çemberinden geçtik" tripleri vardır. Yani düşünün bir tanesi bana kafasındaki eğitim sistemini anlatıyordu. Ona göre 10-11 yaşındaki bir çocuğun zeki olup olmayacağı belli olurmuş, 11 yaşında zeki değilse, okuldan alınıp çalıştırılmalıymış. Einstein diyecektim boş ver dedim.

Tüm bunlardan daha büyük bir stres daha vardır. Taksimetre...

Eğer her zamanki güzergahımdan farklı bir yere gideceksem ve de yol uzunsa, gözüm ikide bir taksimetreye takılıyor. Nedense taksicinin bunu görmesini de istemiyorum. Olur ya hani param yok sanar yanımda vs. Oysa cebimde 300 lira olsa da, beni İstanbul'dan Japonya'ya taksiyle götürecek param olsa da, bakıyorum arkadaş taksimetreye. Merak, ne kadar tutacak, 20'den fazla tutar mı? 30 eder mi? Göte girer mi? Falan filan...

Taksi her haliyle sıkıntı, geriyor beni. Araban olacak bineceksin üstüne...

Hiç yorum yok: